30 Apr
30Apr

 


“Kahvehaneler” üzerine;

Güneşli birgünden ışık  hüzmeleri  süzülür  mekanın küçük pencerelerinden. Sigaranın, nargilenin dumanı, çayın buharına karışır; o pusulu atmosferi  yaratır  kahvehanelerde. Müdavimlerinin üzerinde düşüncelerinin yükü vardır; paylaşmak, sırt sırta vermek, bu sisli  düşünceleri dağıtmak için gelmişlerdir – Toplumdan soyutlanmak ya da kafa kafaya verip koyu sohbet etmek, sosyalleşmek mekanları; kahvehaneler…

Bizim mahalleden, hemen köşe sokaktan, Anadolu’nun en içten insan hallerini, doğal portrelerini  görürüz.

Ve eskiz defterini alıp görsel notlar tutmaya, onları gözlemlemeye ve onlara eşlik etmeye  gelen biri vardır. Kahvehane konulu kompozisyonda, ortamın atmosferini yansıtmak için, ışığı biraz kısıp gölgenin etkisi güçlendirilmiştir. Gölgeler bizi o pusulu mekanın duygusuna taşır. Işık, kompozisyona bir hareket öğesi olarak eşlik eder.

Pencereden süzülen ışığın armonisi sohbete karışır.  Masanın etrafında oturan figürlerin gölgesi birbirini takip eder, ceketlerinin gölgesi , mekanın ışıksız alanlarına karışır.  Lekesel yorumlar, resme kütlesel bir ağırlık kazandırır.  Öne çıkan portrelerin düşünceli  ifadeleri ,  kalabalığın silüetleşmeye  başladığı  yerde bitiyor gibidir.  Figürlerin durağan ve kütlesel  hissine karşın, dağınık  sandalyelerin  yatay ve düşey olarak çizgiselleştirilmiş olması kurguda  dinamizmi amaçlar. Figürlerin aralarından yükselen dikey pencere çerçeveleri, mekanda bir denge öğesi olarak konumlanmıştır ve  oturan desenlerini  tüm ağırlıklarıyla taşır; plastik ve kavramsal anlamda…

Kahvehane, çayın buharının, sigarının dumanına karıştığı mekanlarda, bu insanların eskimiş  gölgelerini  gözlemlemeye davettir.

Comments
* The email will not be published on the website.