“Kahvehaneler” üzerine;
Güneşli birgünden ışık hüzmeleri süzülür mekanın küçük pencerelerinden. Sigaranın, nargilenin dumanı, çayın buharına karışır; o pusulu atmosferi yaratır kahvehanelerde. Müdavimlerinin üzerinde düşüncelerinin yükü vardır; paylaşmak, sırt sırta vermek, bu sisli düşünceleri dağıtmak için gelmişlerdir – Toplumdan soyutlanmak ya da kafa kafaya verip koyu sohbet etmek, sosyalleşmek mekanları; kahvehaneler…
Bizim mahalleden, hemen köşe sokaktan, Anadolu’nun en içten insan hallerini, doğal portrelerini görürüz.
Ve eskiz defterini alıp görsel notlar tutmaya, onları gözlemlemeye ve onlara eşlik etmeye gelen biri vardır. Kahvehane konulu kompozisyonda, ortamın atmosferini yansıtmak için, ışığı biraz kısıp gölgenin etkisi güçlendirilmiştir. Gölgeler bizi o pusulu mekanın duygusuna taşır. Işık, kompozisyona bir hareket öğesi olarak eşlik eder.
Pencereden süzülen ışığın armonisi sohbete karışır. Masanın etrafında oturan figürlerin gölgesi birbirini takip eder, ceketlerinin gölgesi , mekanın ışıksız alanlarına karışır. Lekesel yorumlar, resme kütlesel bir ağırlık kazandırır. Öne çıkan portrelerin düşünceli ifadeleri , kalabalığın silüetleşmeye başladığı yerde bitiyor gibidir. Figürlerin durağan ve kütlesel hissine karşın, dağınık sandalyelerin yatay ve düşey olarak çizgiselleştirilmiş olması kurguda dinamizmi amaçlar. Figürlerin aralarından yükselen dikey pencere çerçeveleri, mekanda bir denge öğesi olarak konumlanmıştır ve oturan desenlerini tüm ağırlıklarıyla taşır; plastik ve kavramsal anlamda…
Kahvehane, çayın buharının, sigarının dumanına karıştığı mekanlarda, bu insanların eskimiş gölgelerini gözlemlemeye davettir.